29 Eylül 2015
CEMAAT YAZARI BAHRİ ŞENKAL YAZDI...
SEVGİLİ CHP’LİLER, SOLCULAR, KEMALİSTLER
SİZLERDEN ÖZÜR DİLİYORUM
LÜTFEN HAKKINIZI HELAL EDİNİZ..
Cemaat yazarı Bahri Şenkal bir yazı yazmış ki.. İşte o yazıdan birkaç satır:
“-Şimdi yaşayarak anladık ki; dindar insanların çoğunun din ile iman ile bir ilgileri yokmuş!.”
“-Dindar insanların dinimizin olmazsa olmazı olan “Hak ve hukuk” ile bir ilgileri yokmuş!.”
“-Dindarların, dinimizin insanı “insan” yapan, Müslümanı “Müslüman” yapan, “Şefkat, merhamet, nezaket, adalet ve empati “ ile hiçbir ilgileri yokmuş!..”
“-Dindarların din dedikleri İslam dini değil, tam anlamıyla bir dağ kanunuymuş!..”
“-Dün sizlerin ısrarla savunduğu gibi her şeyden önce ADALET’miş.. ama biz dini sadece İBADET zannediyorduk!..”
Bence siz; Bahri Şenkal’ın yazısını üşenmeyin, hepsini okuyun..
*****
İşte o yazının tamamı
CHPLİLERDEN SOLCU VE KEMALİSTLERDEN ÖZÜR DİLİYORUM!..
Sevgili CHP’li, solcu ve Kemalistler!..
Sizlerden şahsım adına özür diliyorum!..
Sizlerden samimi dindar ve muhafazakar insanlarımız adına özür diliyorum!..
Milletimiz adına özür diliyorum.!..
Cumhuriyet adına özür diliyorum!..
Demokrasi ve laiklik adına özür diliyorum!..
İnsanlık ve insan hakları adına özür diliyorum!..
Hak, hukuk, adalet adına özür diliyorum!..
Özgürlük adına özür diliyorum!..
Özür diliyorum zira biz sizleri anlayamamışız!..
Sizler bizlere, “Gerici, yobaz, bağnaz, geri kafalı” derken anlatmak istediğiniz şeyler varmış ama bizler anlayamıyormuşuz!..
Bizlere “dinci “ derken anlatmak istediğiniz şeyler varmış ama biz önyargılarımızdan dolayı anlayamıyormuşuz!..
Ya da anlamak istemiyormuşuz!..
“Biz de Müslümanız!” derken sizi kabullenmek istemiyormuşuz!..
“İnancımız bizim içimizde” derken söylemek istediğinizi düşünemiyormuşuz!..
“Din Allah ile kul arasında kimseyi ilgilendirmez!” derken ne demek istediğinizi anlamak istemiyormuşuz!..
“Cami yapacağınıza okul yapın, uygar insanlar yetiştirin!” derken ne demek istediğinizi ancak şimdi anlayabiliyoruz!..
Evet, genel anlamda biz dindarlar gerçekten “Gerici ve yobazmışız!”
Dindar insanları öcü gibi göstermek isterken gerçekten haklıymışsınız!..
Evet, çok şükür sizleri nihayet anlayabiliyoruz!..
Bizim içimizdeki o canavar ruhu biz fark edemiyormuşuz ama siz hissediyormuşsunuz!..
Belki de yaşadığınız şeyler vardı!..
Yok yok, mutlaka yaşadığınız şeyler vardı ama biz onları görmek istemiyorduk!..
Görmek istemiyorduk zira taraftar mantığıyla hareket ediyorduk!..
Öz eleştiri yapmıyorduk!..
Şimdi yaşayarak anladık ki dindar insanların çoğunun din ile iman ile bir ilgileri yokmuş!..
Dindar insanların dinimizin olmazsa olmazı olan “Hak ve hukuk” ile bir ilgileri yokmuş!..
Dindarların, dinimizin insanı “insan” yapan Müslümanı “Müslüman” yapan “Şefkat, merhamet, nezaket, adalet ve empati “ ile hiçbir ilgileri yokmuş!..
Dindarların din dedikleri İslam dini değil tam anlamıyla bir dağ kanunuymuş!..
Belki siz de masum değilsiniz!..
Belki sizin taraf da şimdikilerin yaptığına benzer zulümler yaptınız!..
Belki samimi dindarlarla münafıkları aynı kefeye koydunuz!..
Belki siz de yargısız infazlar yaptınız!..
Aslında belkisi yok, yaptınız ya da sizler adına içinizden birileri yaptı, ama ben inanıyorum ki bunlar kadar yapmadınız!..
Siz ne kadar zulmetseniz de yine de bizleri az çok dinliyordunuz!.
Bunlar hiç dinlemiyorlar!..
Bunlar kendileri gibi aynı camiye gidenleri aynı kıbleye yönelenleri, aynı secdeye eğilenleri bile dinlemiyorlar!..
Dinlemek bir yana insan yerine hatta canlı yerine bile koymuyorlar!..
Sizler bizle kavga etseniz, zulmetseniz bile bizim varlığımızı kabul ediyordunuz!..
Bunlar hiç kabul etmiyorlar!..
Tamamen yok sayıyorlar!..
Evet, sizler de zulmediyordunuz ama bunlar kadar “Küfür, hakaret ve iftira” etmiyordunuz!..
Bizler sizlere belki “Dinsiz, imansız” diyorduk ama sizlerin de değerleri varmış!..
Belki sizler de tam anlamıyla cumhuriyetçi değildiniz!..
Belki tam anlamıyla demokrat da değildiniz!..
Belki gerçek anlamda laik düşünceli de değildiniz!..
Ama her şeye rağmen değerleriniz vardı!..
Bunların hiçbir değeri yok!..
Sizler hakka, hukuka çok dikkat ederdiniz ama biz bunu bile yanlış anlardık!..
Hak, hukuk gibi dini ve evrensel değerleri bile size yakıştıramıyorduk!..
En güzel değerleri bile ideolojik buluyor ve küçümsüyorduk!..
Dün sizlerin ısrarla savunduğu gibi her şeyden önce “adalet”miş ama biz dini sadece “ibadet “ zannediyorduk!..
Evet, sevgili Chpli, solcu ve Kemalist kardeşlerim. Sizlerin bize öğretemediklerini ya da yanlış yönetmeler kullanarak öğretemediklerinizi Allah bize yaşatarak öğretti..
Sizlerden tekrar özür diliyorum!..
Lütfen hakkınızı helal ediniz!..
Alıntı
23 Eylül 2015
AKP iktidarı 13 yıllık iktidarı boyunca Cumhuriyet döneminin bütün birikimlerini satıp savurdu.
İsmail ŞAHİN / SÖZCÜ
Cumhurbaşkanı Erdoğan “milli ve yerli vekil” istiyor, Başbakan Davutoğlu meydanlarda “Türkiye’de her şey milli ve yerli olacak” diyor. Ekonomide yaşananlar ise bambaşka şeyler söylüyor… Özelleştirmeler yoluyla Türkiye’nin en büyük kamu kuruluşları satıldı. Stratejik öneme sahip çok sayıdaki kuruluşta uluslararası şirketler söz sahibi oldu.
2005’te TÜRK TELEKOM’un yüzde 55’i Arap sermayesi Ojer Telekom’a, TÜPRAŞ’ın yüzde 51’i 4.1 milyar dolara İngiliz Shell- Koç ortaklığına satıldı. 2006’da PETKİM’in yüzde 51’i 2 milyar dolara Azer Socar’a, TEKEL’in 6 adet sigara fabrikası 1.7 milyar dolara Hollanda merkezli British&American Tobacco’ya satıldı. TEKEL’in içki bölümünü 2003’te alan yerli Mey, 3 yıl sonra aldığı fiyatın 2,5 katına hisseleri ABD’li fon TPG’ye devretti. Fon 5 yıl sonra Mey’i özelleştirdiği fiyatın yaklaşık 10 katı fiyata İngiliz Diageo şirketine sattı.
ASLAN PAYI YABANCI YATIRIMCILARIN
TÜPRAŞ’ın yüzde 14.76’sı, THY’nin yüzde 26’sı, PETKİM’in yüzde 25’i, Halk Bankası’nın yüzde 17’si, Telekom’un yüzde 9’u borsada yabancı yatırımcılara satıldı. Ayrıca AKP hükümeti döneminde kamunun sahip olduğu limanlar, elektrik dağıtım şirketleri, araç muayene istasyonları ve fabrikalar özelleştirme ihaleleri yoluyla yabancıların eline geçti. Öte yandan, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu da el konulan bankaların sahiplerine ait şirketleri de yabancı yatırımcılara sattı. TELSİM’i İngilizler, Digiturk’ü ihalesiz Katarlılar alırken, Fon’un elindeki radyolar, fabrikalar vb. İşletmeler yabancı yatırımcıların oldu.
BANKALARIN YARISI YABANCILARIN
Son 13 yılda yabancı şirketler başta kamu kuruluşları olmak üzere, finanstan enerjiye, sağlıktan eğitime, perakendeden gıdaya kadar birçok sektörde ağırlığını artırdı. Bankacılık sektörünün yüzde 50′si, sigortacılık sektörünün yüzde 70′i yabancı şirketlerin kontrolüne geçti. İlaç pazarında hali hazırda 106 yabancı şirket var ve pazar payları yüzde 70 düzeyinde. Akaryakıt sektöründeki yabancıların payı yüzde 65, doğalgazda yüzde 15 olurken, 2008’de sıfır olan elektrik piyasasındaki yabancı sermaye payı, yapılan özelleştirmelerin ardından yüzde 20 seviyesine çıktı.
İşte yıl yıl yabancıya ve yandaşa peşkeşin listesi
2003
KAYSERİ’deki Taksan, Bolu Gerede’deki Gerkonsan, SEKA’nın Balıkesir, Afyon, Kastamonu, Aksu ve Çaycuma işletmeleriyle Taşucu tersane alanı, TEKEL’in kaya tuzu tesisleri, Çeşme, Kuşadası, Trabzon ve Dikili limanları, Sümer Holding’in Merinos Halı Markası ve Adıyaman İşletmesi, Türkiye Zirai Donatım Kurumu’nun Sakarya işletmesi, İş Bankası C, Arçelik, Tofaş, Ünye Çimento ve Türkiye Kalkınma Bankası’na ait kamunun elindeki hisselerle 277 adet taşınmaz, 103 arsa ve 90 adet lojman;
2004
TEKEL’in alkollü içkiler bölümü, Eskişehir Doğalgaz Şirketi (Esgaz), Artvin Murgul ile Kastamonu Küre’de bakır madeni çıkarıp işleyen Eti Bakır, Sivas ve
Malatya’daki Divriği Hekimhan Maden İşletmeleri, Bursa Doğalgaz Şirketi (Bursagaz), Amasya Şeker Fabrikası, Kütahya Tavşanlı’daki Eti Gümüş, Elazığ’daki Eti Krom, Antalya’daki Eti Elektrometalurji işletmeleri, Çayeli Bakır İşletmeleri, Kütahya Şeker Fabrikası, Türkiye Gübre Sanayi şirketine ait Gemlik ve İstanbul’daki fabrikaları ile Kütahya Gübre Varlıkları ve Şanlıurfa depoları arazisi, Sümer Holding’in Malatya, Bakırköy ve Diyarbakır işletmeleri, SEKA’nın Karacasu, Ardanuç ve Akkuş işletmeleriyle Ankara Alım Satım Müdürlüğü binası, EBÜAŞ’ın Samsun Soğuk Hava Deposu, Manisa Kombinası ve arsası, Sümer Holding’e ait Ortadoğu Teknopark şirketi, Çanakkale Deri, Malatya ve Tümosan işletmeleri, Türkiye Demir Çelik İşletmeleri’ne ait Kalkınma Bankası hisseleri, TEKEL’in Tuzluca ve Sekili tuzlaları, Bursa İnelgöl’deki Kibrit Fabrikası, Kadadeniz Bakır İşletmeleri’nin Samsun İşletmesi, Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne ait Ankara ve Samsun feribotları, THY’nin 126 milyon dolarlık hissesi ile 375 adet taşınmaz ve lojman;
2005:
TÜRK Telekom, TEKEL’in sigara bölümü, İstanbul Ataköy Turizm, Ataköy Otelcilik, Ataköy Marina ve Yat İşletmeleri, Konya Seydişehir’deki Eti Alüminyum Fabrikası, Kıbrıs Türk Hava Yolları şirketi, Adapazarı Şeker Fabrikası, Türkiye Deniz İşletmeleri’nin Karadeniz ve Turan Emeksiz gemileri ile şehir hatları hizmetleri ve gemileri, TEKEL’in Kristal Tuz Rafinerisi ile Kağızman Tuzlası, Sümer Holding’in İstanbul İmar Şirketi, Beykoz İşletmesi, makina ve teçhizatları, Türkiye Gübre Sanayi’nin Samsun Gübre Fabrikası ve Ordu Fatsa ile Tekirdağ depoları, DSİ, Bayındırlık Bakanlığı ve Karayolları’nın Kayseri Erciyes’teki sosyal tesisleri, Sümer Holding’in Aselsan’daki hissesi, Sarıkamış ve Tercan işletmeleri, Yeşilova Halı ve Battaniye Fabrikası, Emekli Sandığı’nın Kuşadası Tatil Köyü ile İstanbul Hilton Oteli, THY’nin USAŞ’taki hissesi, TOPRAŞ ve PETKİM’deki kamu hisselerinin bir bölümüyle 120 taşınmaz ile 41 adet arsa;
2006
TÜPRAŞ, Erdemir, Başak Sigorta ve Başak Emeklilik, TEKEL’in Kayacık, Yavşan ve Kaldırım tuzlaları, TEKEL’in ikiz kuleler olarak bilinen Ankara Başmüdürlük Binası ve Bodrum tesisleri, Emekli Sandığı’nın başkentteki Büyük Ankara Oteli ve Kızılay Emek İşhanı, İzmir’deki Büyük Efes Oteli, İstanbul’daki Büyük Tarabya Oteli, Türkiye Denizcilik İşletmeleri’nin Yakıt-2 gemisi, Çanakkale Şehir Hatları Hizmetleriyle 9 gemisi, THY’ye ait kamu hisselerinin bir bölümüyle 350 adet daire, arsa ve taşınmaz;
2007
TCDİ- Deveci Maden Sahası İşletme Hakkı, TCDD Mersin Limanı, KGM İstanbul Levent Arsası, Sümer Holding- BUMAS, Araç Muayene İstasyonunun 1.-2. bölgesi, Emekli Sandığı Mülkiyeti Bursa Çelik Palas Otel, Türkiye Halk Bankası, 245 adet daire, arsa ve taşınmaz;
2008
Petkİm Petrokimya Holding A.Ş., Sümer Holding NİTRO-MAK Makine Kimya Nitro Nobel Kimya Sanayi A.Ş.’nin yüzde 33.5 hissesi, Tekel ve Sigara Sanayii İşletmeleri ve Ticareti A.Ş., Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret A.Ş.’nin 9 santrali, Tekel ve Sigara Sanayi İşletmeleri’ne ait Pipo ve Nargile Markaları, Türk Telekomünikasyon ve 196 adet daire, arsa ve taşınmaz;
2009
TEDAŞ Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş., TEDAŞ Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş., TEKEL Kastamonu Jüt İpliği Fab. Makine ve techizatı, TEDAŞ Konya Meram Elektrik Dağıtım A.Ş. ve 140 adet daire, arsa ve taşınmaz;
2010
TCDD’nin Samsun ve Bandırma limanları, TEKEL’in Çamaltı ve Ayvalık tuzlaları, Eskişehir Osmangazi, Çamlıbel, Uludağ, Çoruh, Yeşilırmak ve Fırat elektrik dağıtım şirketleri, Sümer Holding’in Antalya Barit ve Mersin Taşucu işletmeleriyle 205 adet daire, arsa ve taşınmaz;
2011
Bayburt, Çemişgezek, Girlevik, Bünyan, Çamardı, Pınarbaşı, Sızır, İznik, Dereköy, İnegöl, Cerrah, Mustafakemalpaşa, Suuçtu, Çağ Çağ, Otluca, Uludere, Adilcevaz, Ahlat, Malazgirt, Varto, Değirmendere, Karaçay, Kuzuculu, Turunçova, Finike, Kayadibi, Besni, Derne, Erkenek, Kernek ve Kovada 1-2 akarsu santralleri, İskenderun Limanı, Trakya Elektrik Dağıtım şirketiyle 195 adet daire, arsa ve taşınmaz;
2012
ACISELSAN’ın yüzde 77 hissesi, PETKİM’in yüzde 10 hissesi, Kayseri Elektrik’in yüzde 20 hissesi, Beykoz’daki iskele ve rıhtım, Halk Bankası’nın yüzde 24 hissesiyle 192 adet daire, arsa ve taşınmaz;
2013
Galataport, Hamitabat Elektrik Üretim ve Tic. A.Ş., İstanbul Anadolu Elektrik, Boğaziçi Elektrik, Toroslar Elektrik, Araslar Elektrik, Dicle Elektrik, Vangölü Elektrik, Seyitömer ve Kangal Elektrik Santralleri, Yeditepe Beynelmilel Otelcilik ve Turizm Tic. A.Ş.’nin yüzde 15 D grubu, yüzde 11 E grubu hissesi, TEDAŞ’ın Tekirdağ, Muğla, Bilecik, Düzce, İstanbul, Denizli, Kocaeli’deki çok sayıda taşınmaz;
2014
Milli Piyango’nun şans oyunlarının özelleştirilmesi ihalesi 2015 yılına sarktı. Kemerköy ve Yeniköy Termik Santralleri, Kemerköy Liman Sahası. Yatağan Termik Santrali, TEDAŞ, TDİ ve Maliye’nin çok sayıdaki taşınmazı;
KARADUTUM – Bedri Rahmi Eyüboğlu
1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüp’teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı:
“Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın”…
Bedri Rahmi, şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar süzüldü.
Salondaki herkes niye ağladığını anlamıştı; tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı Eren Eyüboğlu… Çünkü şiirde “kadınım, kısrağım, karımsın” dediği kadın, karısı değildi.
Bu şiiri 3 yıl önce, bir başka kadın için yazmıştı: Mari Gerekmezyan…
“Kara saplı bıçak gibi”
Mari, Bedri Rahmi’nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi’nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti. O dönem askerliğini yapmakta olan şair – ressamın sinesine, “kara saplı bir bıçak gibi” saplanmıştı. Mari, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi bu büstü, Mari’nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı. Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi, sanatında tam bir patlama yaşıyor, Eren Eyüboğlu ise sabırla eşinin kendisine dönmesini bekliyordu.
Yorgun yürek
“Karadut”, 1946’da menenjit tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. Savaş yeni bitmişti ve ilaç ateş pahasıydı. Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi’nden Mari Gerekmezyan’ın ölüm haberi geldi.
Bedri Rahmi yıkılmıştı. Sevgilisini sonsuzluğa uğurladıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden, yine eşi Eren olacaktı. O dönem içkiye başladı ünlü şair…
Aşağıdaki şiir, o dönemin ürünüdür:
“Türküler bitti
Halaylar durdu
Horonlar durdu
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu
Yoruldu yüreğim, yoruldu.”
Eren Eyüboğlu, eşinin bu zor dönemi atlatmasına yardımcı oldu.
Onu yeniden sanatıyla buluşturmak için çabaladı.
Başardığını sanıyordu.
Ta ki Büyük Kulüp’teki o geceye kadar…
“Karadut”u okurken, Bedri Rahmi’nin yanaklarından süzülen gözyaşları, sevda yarasının hâlâ kapanmadığının kanıtıydı. Bunun üzerine Eren, bir süre Paris’te yaşamaya karar verdi. Oradan eşine yazdığı bir mektupta “o gece”yi hatırlattı:
4 Ocak 1950 – PARiS
“Canuşkam,
Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl titremişti.
Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapmışmış gibi olmuştum. O gece… Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri’nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın.
Eren.”
‘Buna katlandımsa.’
Bu dualar işe yaradı.
Bedri Rahmi, 11 yaşındaki oğluyla eşine döndü.
1974’teki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek, diz dize birlikte tükettiler. Öldüğü gün, eşi Eren cenazeden dönüşte, 35 yaşına gelmiş oğlunu karşısına oturttu.
“Babanı uğurladık” dedi, “Ama şunu bilmeni istiyorum ki, ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. Buna katlandımsa, bil ki, sadece senin hayatın kararmasın diyedir.”
KARADUTUM…
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Ağaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın ağulum
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
Sigara paketlerine resmini çizdiğim
Körpe fidanlara adını yazdığım
Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sıla kokar, arzu tüter
Ilgıt ılgıt buram buram.
Ben beyzade, kişizade,
Her türlü dertten topyekün azade
Hani şu ekmeği elden suyu gölden.
Durup dururken yorulan
Kibrit çöpü gibi kırılan
Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan
Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan
Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum
Netmiş, neylemiş, nolmuşum
Cömert ırmaklar gibi gürül gürül
Bahtın karışmış bahtıma çok şükür.
Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum
Karam, karam
Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam
Sensiz bana canım dünya haram olsun.
Alıntı
02 Eylül 2015
ÖZEL HASTANEDE MUAYENE OLAMAYAN TÜM SOSYAL GÜVENCESİ OLANLARIN, EMEKLİLERİN DİKKATİNE
Sosyal güvencesi olanlar, emekliler...
Çok önemli... dikkat!..
Herhangi bir özel hastaneye gittiğinizde muhtemelen sizden fazla para alacaklar. oysa SGK ile ( SSK, BAĞKUR, EMEKLİ SANDIĞI gibi) anlaşması olan özel hastanelerin alması gereken para belli ve çok az bir miktardır.
Aynı zamanda teşhis aşamasında istenen tahlil, film gibi işlemler için ise 1 kuruş bile talep edemezler. Bütün bunlara rağmen eğer sizden gerek muayene, gerekse tahlil veya filmler için para istenirse ödemenizi kredi kartı ile yapın, ayrıntılı fatura istediğinizi belirtin ve mutlaka faturanızı alın.
Muayene veya tedavinizi olun. İşiniz bitince elinizdeki belgelerle her hastane içinde bulunan hasta hakları veya müşteri ilişkileri bölümüne giderek sizden fazla tahsil edilmiş olan parayı talep edin. Ödememek için bir sürü bahane sıralayabilirler. Konudan gerçekten haberiniz var mı, yok mu ? onu anlamaya çalışabilirler.
Sakın geri adım atmayın ve eğer paranızı geri vermezlerse SGK' ya şikayet edeceğinizi söyleyin. şikayet durumunda her işlem başına 5 bin TL ceza ödemek zorunda kalacaklardır. Onlar bu cezayı ödemek yerine emin olun ki size paranızı seve seve geri vereceklerdir.
Ve sakın bir daha aynı hastaneye gitmekten de çekinmeyin.. Madem ki SGK ile anlaşmışlar kurallara uymaları gerektiğini biliyorlar, işlerine gelmiyorsa anlaşmayı iptal etsinler.
Bunu da onlara söyleyin. Ben bu haberi ilk duyduğumda tereddüt etmiştim ancak 950 TL lık işlemin 900 TL sini geri alınca inanmanın ötesinde çok da sevindim. Yaklaşık 4 aydır aynı hastanede işlerimi yaptırıyorum, hepsi de beni tanıyor artık. Vezne başına gidince işlemleri ona göre yapıyorlar. Sessiz ve sakin. Başkaları duymasın diye.
"Zulme sessiz kalmak da zalimliktir." Fikrinden yola çıkarak Bu bilgileri paylaşmayı görev bildim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)