/* BURADAN */ /* BURAYA */

Sayfalar

02 Mart 2016

BİR RUM GENCİNİN KALEMİNDEN ATATÜRK VE CUMHURİYET

STEFO SEYİSOĞLU BAKINIZ NE DİYOR:

'Ve biz hepimiz, TÜRK olmanın bir dayatma değil, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olmanın verdiği bir nimet olduğunu biliyorsak…
Biliyorsan…
Bunu önce Allah’a… Sonra ona borçlusun…'

İstanbul'da yaşayan Rum genci Stefo Seyisoğlu'nun 10 Kasım'ın yıldönümünde Atatürk'e yönelik çirkin saldırılara Facebook sayfasından verdiği cevap sosyal medyada beğeni ve paylaşım rekoru kırıyor.
"Harita(SEVR) ve hal böyleyken, sen 90 yılda asimile olup yok olur muydun olmaz mıydın…
Bugün bu ülkenin camilerinin minarelerinden ama türkçe, ama arapça, 5 vakit ezan okunmuşsa ve okunuyorsa…

Ve Caterina, Yorgo, Leonardo, İsabella, isimlerini Mehmet, Ayşe, Ali, Zübeyde’den daha az duyuyorsan…
Ve azınlık olan SEN DEĞİL isen…
Ve sen bir ulus milletsen…

Ve biz hepimiz, TÜRK olmanın bir dayatma değil, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olmanın verdiği bir nimet olduğunu biliyorsak…
Biliyorsan…
Bunu önce Allah’a…
Sonra ona borçlusun…

O mu..?
Heh işte senin o şuursuzca, kulaktan dolma bilgilerle hakaret ettiğin, ama seni sen, bu vatanı vatan yapan adam…
Hani o…
O’nun adı;
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK..!"

İşte Stefo Seyisoğlu'nun paylaşım rekoru kıran o yazısı:
Beni bilen bilir, polemiğe girmem pek…
Ama damarıma basılırsa da sağlı sollu girer, herşeyi de göze alırım…
Bugüne dek 1000’e yakın kitap okudum, çoğu tarihle ilgili…
Her kesimden yazılmış, her görüşten, her renkten…

Osmanlı tarihi hayranı olduğumu da bilmeyen yoktur…
Muhteşem bir imparatorluk…
Bunu söyleyen, tarihine bahsettiği imparatorluk tarafından son verilmiş bir Bizanslı, dikkatinizi çekerim…
Ama kabul edelim…
İçeriden, dışarıdan…

O, 3 kıtada hüküm süren muhteşem imparatorluk, MUSTAFA KEMAL Samsun’a çıkmaya karar verdiğinde, işte bu haritadaki gibi paylaşılmıştı…
“Böyle birşey yok” diyemezsiniz…
Var arkadaşlar…


Sevr antlaşmasını internetten bulmak çok zor değil…
Atatürk rakı içmişmiş…
Siroz’dan ölmüşmüş…
Müslümanlığı yok etmişmiş…
Osmanlı’yı ortadan kaldırmışmış…
Osmanlı son dönemlerde çok doğru işler yapmış olsaydı, 3 kıta toprak mı kaybederdi yapmayın…
Padişahlık ve hilafet rejimi doğru bir yönetim şekli olsaydı, bugün bunları konuşmuyor olurduk zaten…
Dönem itibariyle geçilmesi gereken bir süreç vardı…

Bugün hepiniz uçağa biniyorsunuz değil mi…
Dünyada “uçmak” ile ilgili ilk ciddi deneyi yapan kim bilir misiniz…
“Hezarfen Ahmet Çelebi…”
Neden öldürüldüğüne de bir bakın…
Bu topraklarda yobazlığın nelere engel olduğunu çok daha iyi anlarsınız…
O zaman napıyoruz şimdi..?
Uçak ve uçmak günah mı dostlar…
Osmanlı son dönemlerde “ne yazık ki” böyle kör bir zihniyetin içinde düşmüştü…
Nerede Fatih, Bayazid, Yavuz, Kanuni dönemindeki ilim irfan merkezi Osmanlı…
Nerede yabancı toprağa basmasın diye, ayakkabısının arasına Osmanlı toprağı koyduran Saçma sapan zihniyet…

Herşey doğru olsaydı,
bu toprakların da Mustafa Kemal’e ihtiyacı olmazdı…
Bundan emin olun…

Muhafazakar çok dostum, abim, kardeşim vardır…
Canımı verecek kadar sevdiklerim…
Ben ağızlarından hiçbir zaman Mustafa Kemal’le ilgili olumsuz bir şey duymadım…

Ama bazı yobazlar var…
Tek taraflı bilip “veledi zina” “anası fahişeydi” diyenler…
Şu kısacık saygı duruşunu, “puta tapma” diye niteleyenler…
Mevlid okunsun, pilav dağıtılsın, fatiha okunsun, böyle tören mi olur diyen var…
Küfreden…
Hakaret eden…

Bak güzel kardeşim bu söyleyeceğimi ister yanlış anla…
İster kulağınla duy…
İster ilginç olsa da duyma yetinin geliştiği başka bir yerinle…
Dönemin şartlarında herkes kadar hatası olabilir…
Kimse hatasız değildir…
Bu ülkede inanışları, düşüncesi, tarzı, dili, dini, ırkı yüzünden ötekileştirilmiş herşeye karşıyım ve karşısındayım…
Bunu da bilen bilir…

Ama bu haritaya iyi bak…
İnanmıyorsan gir, ingiliz, italyan, yunan kaynaklarında Sevr’i oku…
Toprak paylaşım haritalarına bak…

Gerçekle yüzleş…
Ben bu Hristiyan halimle, fatiha okudum bugün onun için…
2 gün önce evimde kuran vardı, eşim müslüman, bilen bilir…
Bu yazıyo okuyanların içinde, evimdeki kuran’a gelenler de vardır, onaylasınlar…

Biz Atatürk’ü sevenler, onun için mevlid de yapıyoruz…
Pilav da dağıtıyoruz…
Dinsiz değildi, değiliz evellallah seni cahil cühela…
Hz.Muhammed, “bir elinin verdiğini, öteki görmeyecek” diye buyurmuş…
Yaptıklarımızı reklam etmiyoruz diyeyse bu cahilliğin, buyur içinde patlasın kardeşim…
Sen ve sana yardaklananlar da, paylaşım ve düşüncelerinin altında cahil cahil eğlen, eğlensinler…

Ha seni bir konuda daha ayıltayım…
Belki zoruna gidecek…
Belki bunu söylediğim için benden nefret edeceksin…
Valla çok da büyük bir kayıp değilsin…
Sen bilirsin…
Bak şimdi burayı çok iyi oku;
Ben, doğu roma imparatorluğu yani sizin deyiminizle Bizans mensubu bir hıristiyanım…

Bu topraklarda sen yokken de vardım…
Dönem toprak kazanarak yaşama dönemiydi…
Devletim tarihe gömülene dek akınlarını sürdürdün…
Ben o dönem; “İstanbul’da bir kardinal külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederim” diyenlerdendim…
Fetihte kapıma dayandın, hakkınla şehri aldın…

Sonra deden fatih dedi ki; “canımız bir, malımız bir” yüzyıllarca birlikte yaşadık…
Ben…
Osmanlı güç kaybederken, ellerini ovuşturup yediği kaba pisleyen hainlerden olmadım…
Dedemin dedesi balkan savaşı gazisi…
Osmanlı yok olurken, kendini ve vatanını da yok sayanlardandık…
Kendi dindaşlarım ülkenin dört bir yanına yayılmışken, ben cephede toprağım için savaştım…

Biri de çıkıp desin, “Stefo’yu ya da ailesinden, sülalesinden birini ihanet içinde gördük” kendi canımı kendim alırım…
Ülkemi böyle severken, asimile de olmadım…
Kiliseme gittim, orucumu tuttum…
Çocuklarıma öğrettim, sirtaki oynadım, uzo içtim…
Bayramlarımı kutladım…
Derken iş bu haritadaki noktaya geldi… 
Şimdi…
Harita ve hal böyleyken, sen 90 yılda asimile olup yok olur muydun olmaz mıydın…
Bugün bu ülkenin camilerinin minarelerinden ama Türkçe, ama Arapça, 5 vakit ezan okunmuşsa ve okunuyorsa…
Ve Caterina, Yorgo, Leonardo, İsabella, isimlerini Mehmet, Ayşe, Ali, Zübeyde’den daha az duyuyorsan…
Ve azınlık olan SEN DEĞİL isen…
Ve sen bir ulus milletsen…
Ve biz hepimiz, TÜRK olmanın bir dayatma değil, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı olmanın verdiği bir nimet olduğunu biliyorsak…

Biliyorsan…
Bunu önce Allah’a…
Sonra ona borçlusun…
O mu..?

Heh işte senin o şuursuzca, kulaktan dolma bilgilerle hakaret ettiğin, ama seni sen, bu vatanı vatan yapan adam…
Hani o…
O’nun adı;
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK..!

Stefo Seyisoğlu

01 Mart 2016

CEP TELEFONU OLMAK İSTERDİM.


Karı ve koca bir akşam yemeklerini bitirdikten sonra, yorgun argın oturma odasına geçerler. Kadın ilkokul öğretmenidir. Öğrencilerine verdiği ‘ne olmak istersiniz’ başlıklı kompozisyon ödevini notlandırmak için masaya geçer. Kocası da eline cep telefonunu alıp, koltuğuna yerleşir. Nihayet yorgun bir günün ardından dinlenebilecektir.

Kadın, tüm kompozisyonları notlandırıp işinin bittiğini düşünürken, kenarda kalmış bir ödevin gözünden kaçtığını fark eder ve not vermek için okumaya başlar.

Kağıtta yazansa şudur:
'Benim dileğim, akıllı bir telefona dönüşmektir. Dileğim bu çünkü annem ve babam telefonlarını gerçekten çok seviyorlar.
Annem ve babam sadece telefonlarına dikkat gösterirler, hatta bazen de beni unuttukları olur.

Annem ve babam işten yorgun döndüklerinde, vakitlerini telefonlarıyla geçirirler, benle değil. Önemli bir işle meşgul olsalar dahi, eğer telefonları çalarsa, anında yanıt verirler. Ama aynısını benim için yapmazlar, ağlasam bile…

Annem ve babam cep telefonlarında oyun oynarlar, benimle değil. Telefonda konuşurken, heyecanla yanlarına gidip bir şey paylaşmak istesem, hemen beni susturup, yanlarından gönderirler. Bu yüzden cep telefonu olmaktır, dileğim. Çünkü belki de ancak o zaman beni telefonları kadar severler.’

Kadın göz yaşları içerisinde kompozisyonu okur. Kocası sorunun ne olduğunu sorar, kadın ödevi kocasına verir. Adam hızlıca okuduktan sonra hangi mutsuz öğrencisinin bu kompozisyonu yazdığını sorar.

Ancak ondan sonra kadın, bu fazladan ödevin nereden çıktığını anlar. Çünkü o fark etmeden araya konmuştur. “Kompozisyonu yazan öğrencilerimden biri değil” diye cevap verir kadın. “Onu yazan oğlumuzmuş”