/* BURADAN */ /* BURAYA */

Sayfalar

20 Aralık 2013

BABA-OĞUL MALI GÖTÜRÜRKEN SENSİN O BAKAN!


Baba-oğul malı götürürlerken...
Sensin o Bakan!

*

Senelerdir gözünün önünde olup bitmiyor mu herşey? Sen değil misin görmek istemeyen... Bakan?

*

Bunların çocuklarının ticaret dehası olduğunu bilmiyor musun? Kimisi armatör, kimisi holding sahibi, kimisi müteahhit olmadı mı? Henüz ilkokuldayken şirket kurmadılar mı? Sen değil miydin seyreden... Bakan?

*

Gariban muhitlerinde, hatta ruhsatsız gecekondularda otururlarken, köşeyi dönmediler mi? Vatandaşa SİT’tir derken, kendilerine villa sit’esi inşa etmediler mi? Pırlantanın kadevesi sıfırken, tezeğin yüzde 18 değil mi? Kaç tanesi hakkında yolsuzluktan
gensoru verildi, kimler reddetti? Sen değil misin birader, bu kepazelikleri hiç merak etmeyen, umursamayan, adeta trene bakar gibi... Bakan?

*
Aziz vatanın bütün tersanelerine girildiğinde gıkını çıkarmadın... Dersanelerine girildiğinde mi huylandın? Bunların ciğerini bilen Abdüllatif Şener, televizyon ekranlarında bangır bangır, soygunlar ayyuka çıktı, işin içinde rant olmasa bunlar bir kilometre asfalt bile yapmaz diye bağırmıyor mu? Wikileaks’teki akçeli işlerini
okumadın mı? Keriz Feneri’nin üstü örtülmedi mi? Almanya dolandırıcıları yargılarken, bu memlekette savcıları yargılamadılar mı? Sanık yapılan savcı, açık açık, zekât hırsızlarını koruma altına alan bir güç var, hem altındaki figüranları koruyor, hem
kendisine ulaşılmasını engelliyor, ben bu güce Hırsızların İmparatoru diyorum, demedi mi? Sen değil misin, hiç oralı olmayan, neme lazım diyerek, suratını çevirip başka
tarafa... Bakan?

*

Yollarına çıkan, tekerlerine çomak sokan dürüst bürokratları harcamadılar mı? İtiraz edeni yok etmediler mi? Yan bakan’ı oyarız dedikleri için, sen değil miydin suspus kalan, sana dokunulmasın diye yalvararak... Bakan?

*

Namuslu gazeteciler hapse tıkılırken, işten atılırken, mahkemelerde süründürülürken, tehdit edilirken... Mesleğin yüzkaraları ekran gülü olmadı mı? Rezaletleri ak’lamak için her türlü yalanı söylemediler mi? Sen değil misin, kuzu gibi dinleyen, bunların iki
dudağının arasına... Bakan?

*
Gören’leri tenzih ederim.

*
Niye şimdi şaşmış gibi yapıyorsun?
Sülalece malı götürürlerken...
Sen değil miydin o Bakan?

05 Aralık 2013

SOYGUN


SOYGUN

Bu millet uykuya alıştı sanma
Sen geldin geleli, baygın sayılır.
On yılın sonunda kudurdun amma,
Yaptığın düpedüz soygun sayılır.

Yalan söylüyorsun göz göre göre,
Yorganı yakacak büyüttüğün pire.
Allah'ın yazdığı kitaba göre,
Aldığın her nefes haram sayılır.

Muhtaç ettin milleti bir ton kömüre,
Yazık Mevla'nın sana bahşettiği ömüre,
Ne kazandın ki milletin dinini sömüre sömüre,
Burada kazandığın bil ki ahirette zul sayılır...

Ne kadar zulmetsen eyvallahımız yok sana,
Ye bakalım şimdilik ye kana kana,
Hazırlan şimdiden gideceğin mekana,
Cehennem yanında Cennet sayılır.

Atatürk demişti onuncu yıl nutkunda,
Demek ki görmüş seni soysuzların ufkunda,
Artık uyanıyor millet her şeyin farkında,
Senin de defterin dürülmüş sayılır.




ANAYASSO



Anayasso

Gul, gurban olduğum Hökümet Baba! 
Baa bir alfabe veremez miydin? 

Gara dağlar gar altında galanda 
Ben gülmezem 
Dil bilmezem 
Şavata'dan Hakkari'ye yol bilmezem 
Gurban olam, çaresi ne, hooy babooov? 

Bebek yanir, bebek hasda, bebek ataş içinde 
Ben fakiro, 
Ben hakiro 
Dohdor ilaç, çarşı bazar tam - takiro 
Gurban olam bu ne işdir hooy babooov! 

Çoçiğ ağliir, çoçiğ öliir, geçit vermiy Zap suyu 
Parasizo, 
Çaresizo 
Ben halsizo, ben dilsizo, şeher uzah, yolsizo 
Bu ne haldır, bu ne iştir hooy babooov! 

Gara dağda, gar altında ufağ ufağ mezerler 
Yeddi ceset hetim hetim Zap Suyunda yüzerler 
Hökümata arz eylesem azarlar 
Ben ketimo 
Ben hetimo 
Ben ne biçim vatandaşım hooy babooov? 

Şavata'tan Angara'ya ses getmiir 
Biz getmeğe guvvatımız hiç yetmiir 
Malımız yoh 
Yolumuz yoh 
Angara'ya ses verecek dilimiz yoh 
Ganadımız, golumuz yoh 
Bu ne biçim memlekettir hooy babooov? 

Yerin, yurdun adresesin bilmirem 
Angara'da: Anayasso! 
Ellerinden öpiy Hasso 
Yap bize de iltimaso 
Bu işin mümkini yoh mi hooy baboov?

Şemsi Belli

BİR ANNENİN OĞLUNA YAZDIĞI İBRETLİK BİR MEKTUP



 Annemin sadece bir gözü vardı. Öteki gözü çukurdu, yani yeri boştu. Ondan nefret ediyordum. Çünkü bu durum beni arkadaşlarımın arasında utandırıyordu.

  Babam, ben daha küçükken bir kazada öldüğünden, ailemizi geçindirmek de anneme kalmıştı. Bunun için okulda aşçılık yapıyordu.

   İlk okulda iken bir gün annem bana "merhaba" demeye gelmişti. Sanki, yerin dibine geçmiştim. 
   Bunu bana nasıl yapabilirdi.? Onu görmezden geldim, ona nefretle bakarak oradan kaçtım... 
   Ertesi gün sınıfta bir arkadaşım bana, "..Senin annenin sadece bir gözü var. Diğeri ne biçim.!" Dedi. Diğerleri de gülüşüyorlardı. O anda yerin dibine girmek ve de annemin ortadan kaybolmasını istedim. 
   Bu yüzden, o gün onunla karşılaşınca dedim ki: -"Beni gülünç duruma düşüreceğine, ölsen daha iyi!.." 
  Annem karşılık vermedi. Sadece, tek gözüyle bana biraz baktı ve uzaklaştı gitti...       
      Dediklerim hakkında bir saniye bile düşünmemiştim, çünkü çok kızmıştım. Onun duyguları beni hiç ilgilendirmiyordu. Onu evde istemiyordum ama ev onun üzerineydi... 
   Çok çalıştım, kendime yeter oldum, sonunda Singapur'a okumaya gittim. Bir süre sonra da evlendim. Birikimime borç ekleyerek kendime bir ev aldım. 
   Daha sonra çocuklarım oldu ve hayatımdan memnundum. Annemi unutmuştum... Bir gün annem bizi ziyarete gelmişti. Öyle ya, kaç yıldır beni görmemişti.
    Kapıya gelince, çocuklarım tek gözlü birini görünce birden korktular, sonra da güldüler. "Babaanneniz" diyemedim. İçeri girince ilk fırsatta ona: -"Evime gelip çocuklarımı nasıl korkutabilirsin.? Buradan hemen git.!" Dedim 
   Bu çıkışıma annem kısık bir sesle: -"Kusura bakmayın, ben yanlış adrese geldim galiba.!" Dedi ve çıktı-gitti...
  Aradan yine uzun bir zaman geçmişti. Bir gün "mezunlar toplantısı" için okulumdan bir mektup aldım. Karıma; "..iş seyahatine gidiyorum" diye bahane uydurdum. Mezunlar toplantısından sonra, birden aklıma düştü.'Sadece meraktan' eski evime gittim. Eski komşularımıza sorduğumda, "annemin öldüğünü" söylediler. 
  Önce biraz sevinç duyar gibi oldum ama içimde bir burukluk ve sızı hissettim. Ben şaşkınca beklerken, "bana verilsin diye annemin bir mektup bıraktığını" söylediler. Açtım ve okumaya başladım:
  _En sevgili oğlum... Her zaman seni düşündüm. Singapur'a gelip çocuklarını korkuttuğum için üzüldüm... Mezunlar gününde geleceksin diye çok sevindim ve bekledim. Ama; "seni görmek için yataktan kalkabilir miyim" diye çok düşündüm... Seni büyütürken, 'tek gözümle' sürekli bir utanç kaynağı olduğum için de üzgünüm... biliyormusun biricik oğlum. .? Sen küçücükken, babanla birlikte bir kaza geçirmiştin. Baban öldü fakat sen, bir gözünü kaybetmiştin. Bir anne olarak, senin tek bir gözle büyümene dayanamazdım... Bu yüzden, babandan kalan tarlayı satarak, ameliyat masraflarına yatırdım. İşte ,şimdi o yeri boş olan gözüm var ya , onu sana vermiştim. Nakil çok başarılı geçmişti, hiç fark edilmiyordu. "O gözle, biricik oğlum görüyor ya..." diye çok mutlu oluyordum . ana yüreği ya oğul, sana 'sen benim gözümle görüyorsun ' diyemedim .. Başarılarından dolayı seninle o kadar gurur duyuyordum ki, bu bana yetiyordu. Her şeye rağmen, sen benim oğlumsun... Bütün sevgilerimle... Annen.
   Sadece 1 Anneniz Var.  Annenizi Üzmeyin.
Facebook'tan Alıntı