15 Haziran 2013
Şeyh Edebali ' nin Damadı Osman Beye Öğütleri Bu gün de gerçerli
Sevgili okurlarım,
Bugün birdenbire aklıma, Şeyh Edebali’nin Osman Bey’e yazdığı o meşhur nasihat geldi. Zira büyük İslam ilahiyatçısı, din bilgini, Ahi Şeyhi, İnsan-ı Kamil ve bir anlamda Osmanlı Devleti’nin fikir babası olan Şeyh Edebali’nin, damadı Osman Bey’e yazdığı nasihat, bir ibret dersi niteliğinde.
Bugün bu nasihatten bazı bölümleri sizlerle paylaşıyorum.
Çünkü Şeyh Edebali’nin çok anlamlı sözlerini, benliğini kibir ve iktidar sarhoşluğuna teslim edenlere hatırlatmak istiyorum.
Nasihat “Ey Oğul!” diye başlıyor.
Ben “Ey Oğul”u çıkarıp yerine “Ey Tayyip Erdoğan!” yazdım.
Hatırlatmak bizden, büyük bilgenin nasihatine kulak verip vermemek onlardan!..
“Ey Tayyip Erdoğan,
Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana… Güceniklik bize; gönül almak sana… Suçlamak bize; katlanmak sana… Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana… Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana… Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana… Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana… Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana…
Ey Erdoğan!
Güçlü, kuvvetli ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen, sabah rüzgarlarında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.
İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir!..
Şu üç kişiye acı; cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene!..
Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir!
Ey Erdoğan!
En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir! İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..
Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür,
semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı!.. Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..
Yalnızlık korkanadır. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.
Ey Tayyip Erdoğan!
Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın!..
Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın!..”
SÖZCÜ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder